Velayet, anne ve babanın çocuk üzerinde sahip olduğu bakım, eğitim, temsil ve yönetim hakkıdır. Boşanma, ayrılık veya ebeveynlerden birinin ölümü gibi durumlarda, çocuğun velayetinin kime verileceği kritik bir mesele haline gelir. Türk Medeni Kanunu'na göre velayet, çocuğun üstün yararı gözetilerek anneye, babaya ya da ortak velayet şeklinde düzenlenebilir.
1. Velayetin Hukuki Dayanağı
Velayet hakkı, Türk Medeni Kanunu’nun 335. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Çocukların velayet hakkı, anne ve baba evliyse her iki ebeveyne ortak olarak verilir. Ancak boşanma, ayrılık ya da diğer özel durumlarda velayet hakkı tek bir ebeveyne verilebilir. Türk Medeni Kanunu’nun temel amacı, çocuğun bedensel, ruhsal ve eğitimsel gelişiminin en iyi şekilde sağlanmasıdır.
Velayet hakkının anneye ya da babaya verilmesinde mahkemeler şu unsurları dikkate alır:
Çocuğun yaşı,
Çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığı,
Çocuğun eğitim ve gelişim ihtiyaçları,
Anne ve babanın maddi ve manevi durumu,
Ebeveynlerin çocuğa sunduğu bakım ve yaşam koşulları,
Çocuğun istekleri (belirli bir yaşa geldiğinde).
2. Velayetin Anneye Verilme Koşulları
Velayetin anneye verilmesi, genellikle çocuğun yaşının küçük olduğu durumlarda tercih edilir. Bu, anne ve çocuğun arasındaki biyolojik ve duygusal bağın küçük yaşta daha güçlü olmasından kaynaklanır. Çocuğun özellikle süt emme dönemi gibi hassas dönemlerinde anneye daha fazla ihtiyaç duyduğu kabul edilir.
Anneye Velayet Verilmesine Karar Verilen Durumlar:
Çocuğun küçük yaşta (özellikle 0-3 yaş arası) olması,
Annenin çocuğun bakımını üstlenmeye daha uygun olduğunun kanıtlanması,
Anne ile çocuğun güçlü bir duygusal bağa sahip olması,
Annenin çocuğa sağlayacağı maddi ve manevi destek imkanlarının babaya göre daha elverişli olması,
Çocuğun eğitimine ve gelişimine annenin daha fazla katkı sağlayabilecek durumda olması.
Anneye velayetin verilmesi durumunda, baba genellikle kişisel ilişki kurma hakkına sahip olur ve çocuk ile belirlenen sürelerde görüşebilir. Ancak, annenin çocuğa zarar verebilecek davranışlarda bulunması (şiddet, ihmal vb.) durumunda, mahkeme velayet hakkını anneye vermekten kaçınabilir.
3. Velayetin Babaya Verilme Koşulları
Bazı durumlarda, velayet babaya verilebilir. Bu durumlar genellikle annenin çocuğa bakamayacak durumda olması, annenin kötü alışkanlıklara sahip olması ya da annenin velayet hakkını kötüye kullanmasıyla ortaya çıkar. Mahkemeler, babanın çocuğa daha iyi bir bakım ve destek sunabileceğine kanaat getirirse velayeti babaya verebilir.
Babaya Velayet Verilmesine Karar Verilen Durumlar:
Annenin çocuğa bakamayacak durumda olması (sağlık sorunları, psikolojik durum vb.),
Annenin madde bağımlılığı, kumar bağımlılığı gibi kötü alışkanlıklarının bulunması,
Annenin çocuğu ihmal veya istismar etmesi,
Babanın çocuğun eğitimine ve genel yaşamına daha olumlu katkıda bulunabilecek durumda olması,
Babanın çocuğa sunabileceği ekonomik ve sosyal koşulların anneninkinden daha iyi olması.
Mahkeme, velayetin babaya verilmesine karar verdiğinde, anne yine çocuk ile belirli sürelerde kişisel ilişki kurma hakkına sahip olur. Velayetin babaya verilmesi durumunda, annenin de çocuk ile güçlü bir bağı olması dikkate alınır ve çocuk ile annenin ilişkisi tamamen koparılmaz.
4. Ortak Velayet
Türk Hukuku’nda 2010’lardan itibaren ortak velayet uygulaması da yaygınlaşmıştır. Ortak velayet, boşanan anne ve babanın her ikisinin de çocuğun velayetini paylaşmaları anlamına gelir. Bu durumda, ebeveynler çocuğun bakım, eğitim ve gelişimi gibi konularda ortak karar alırlar.
Ortak Velayet Şartları:
Anne ve babanın boşandıktan sonra çocuğun bakımında uyum içinde çalışabilmesi,
Anne ve babanın her ikisinin de çocuğun çıkarlarını gözetmesi,
Çocuğun psikolojik ve fiziksel sağlığı açısından ortak velayetin uygun olması.
Ortak velayet, genellikle boşanma sonrası anne ve babanın iyi bir iletişim kurabildiği ve çocuğun hayatına katkı sağlamak için işbirliği yaptığı durumlarda uygulanır. Ortak velayet kararı verilmeden önce, mahkeme çocuğun yararına olup olmadığını detaylı olarak değerlendirir.
5. Çocuğun Üstün Yararı İlkesi
Türk Medeni Kanunu ve uluslararası sözleşmelere göre, velayet davalarında en temel ilke çocuğun üstün yararıilkesidir. Bu ilke, çocuğun fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişimini en iyi şekilde sağlayacak kararların alınmasını zorunlu kılar. Çocuğun üstün yararı ilkesi, her bir olayın özel koşullarına göre değerlendirilir.
Çocuğun Üstün Yararı İlkesi Şu Faktörleri Kapsar:
Çocuğun sağlıklı bir ortamda yetişmesi,
Çocuğun psikolojik ve fiziksel sağlığının korunması,
Çocuğun eğitim ihtiyaçlarının karşılanması,
Çocuğun sosyal hayatının korunması.
Mahkemeler, velayetin anneye ya da babaya verilmesinde çocuğun bu unsurlardan hangisiyle daha iyi bir şekilde ilgileneceğini değerlendirir ve ona göre karar verir.
6. Çocuğun Velayet Davalarında Görüşü
Türk Medeni Kanunu’na göre, belirli bir yaşa gelen çocukların velayet davalarında görüşleri alınabilir. Genellikle 8 yaş ve üstü çocukların, kiminle yaşamak istedikleri mahkemeler tarafından dinlenir. Ancak çocuğun istekleri her zaman tek başına belirleyici olmaz; mahkeme yine de çocuğun üstün yararını dikkate alarak karar verir.
Çocuğun Görüşünün Etkili Olduğu Durumlar:
Çocuğun belirli bir olgunluk seviyesine gelmiş olması,
Çocuğun kiminle daha iyi bir bağ kurduğunu ifade etmesi,
Çocuğun psikolojik durumunun, isteğini etkilememesi (örneğin baskı altında olmaması).
7. Velayet Değişikliği
Boşanma veya ayrılık sonrasında verilen velayet kararları, kalıcı değildir. Durumlar değiştiğinde velayet değişikliği talep edilebilir. Örneğin, annenin veya babanın yaşam koşullarında büyük bir değişiklik olduğunda, çocuk için daha iyi bir yaşam koşulu sağlanması gerektiğinde velayet yeniden değerlendirilir.
Velayet Değişikliği Şartları:
Velayet sahibi ebeveynin çocukla ilgilenemeyecek duruma gelmesi,
Velayet sahibinin maddi ya da manevi anlamda yetersiz kalması,
Çocuğun sağlığına ya da gelişimine zarar veren olayların ortaya çıkması.
Velayet değişikliği davası açıldığında, mahkeme yine çocuğun üstün yararını gözeterek bir karar verir.
8. Uluslararası Hukukta Velayet
Velayet davaları, uluslararası hukuka tabi olabilecek durumlarla da karşılaşabilir. Özellikle Türkiye’de yaşayan yabancı uyruklu ebeveynler ya da Türkiye dışında yaşayan Türk vatandaşları arasında çıkan velayet davalarında, uluslararası sözleşmeler devreye girebilir. Bu bağlamda, Lahey Çocuk Kaçırma Sözleşmesi ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi çocuğun üstün yararını koruma altına almayı amaçlayan en önemli uluslararası belgelerdendir. Uluslararası velayet davalarında, çocuğun hangi ülkede yaşaması gerektiği ve hangi ebeveynin çocuğa daha iyi bir bakım sağlayacağı gibi sorular ön plana çıkar.
Lahey Çocuk Kaçırma Sözleşmesi
Lahey Çocuk Kaçırma Sözleşmesi, ebeveynlerin boşanması ya da ayrılığı durumunda bir ebeveynin çocuğu hukuka aykırı şekilde bir ülkeden başka bir ülkeye götürmesi durumunda uygulanır. Bu sözleşme, çocukların haksız yere bir ülkeden diğerine taşınmasını engellemek ve çocuğun bir an önce asıl ikamet yerine geri dönmesini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.
Temel ilkesi, çocuğun kaçırıldığı ya da haksız yere başka bir ülkeye götürüldüğü durumlarda çocuğun en kısa sürede geri iade edilmesidir.
Çocuğun üstün yararı burada da esas alınır ve çocuğun asıl yaşadığı ülkede hangi ebeveynin velayet hakkına sahip olduğuna göre karar verilir.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuk haklarını geniş bir çerçevede ele alır ve devletlere, çocukların haklarının korunması konusunda yükümlülükler getirir. Bu sözleşmeye göre, çocuğun her konuda üstün yararı dikkate alınmalıdır. Velayet davaları da bu kapsamda değerlendirilir. Çocuğun haklarının ihlal edilmesi durumunda devletlerin gerekli müdahaleyi yapması zorunludur.
Uluslararası hukukta, velayetin kime verileceği hususunda, çocuğun yaşam standartları, eğitimi, fiziksel ve psikolojik sağlığı gibi unsurlar titizlikle incelenir. Türkiye de bu sözleşmelerin tarafı olduğundan, bu ilkeler doğrultusunda velayet davalarında kararlar alınır.
9. Velayet Davalarının Süreci ve İşleyişi
Velayet davalarında süreç oldukça hassas ve titizlikle yürütülmelidir. Ebeveynler arasındaki uyuşmazlıklar, mahkemede çocuğun menfaatine uygun olarak çözülmelidir. Velayet davası açmak isteyen ebeveynin öncelikle çocuğun yaşam koşullarında ve ebeveynin bakım şartlarında önemli bir değişiklik olması gerekir.
Velayet Davası Açma Şartları:
Ebeveynlerin boşanma ya da ayrılık durumu,
Ebeveynlerden birinin velayet hakkını kötüye kullanması,
Çocuğun yaşam koşullarında meydana gelen olumsuz değişiklikler,
Velayet sahibi ebeveynin çocuğun sağlığına ya da gelişimine zarar verecek davranışlarda bulunması.
Velayet davası açıldığında, mahkeme çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurarak bir karar verir. Bu süreçte, aile mahkemeleri çocuğun bakım, eğitim, sağlık gibi tüm unsurlarını detaylı şekilde incelemektedir. Ayrıca, velayet davası sürecinde psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarının raporları da dikkate alınır. Bu raporlar, çocuğun hangi ebeveynle daha iyi bir hayat süreceğine dair önemli bilgiler sağlar.
Mahkeme Süreci ve Değerlendirme
Velayet davalarında mahkemeler, şu hususlara dikkat eder:
Çocuğun yaşı ve gereksinimleri: Küçük yaştaki çocuklar genellikle anneye, daha büyük yaştaki çocuklar ise her iki ebeveynin koşullarına göre değerlendirilebilir.
Ebeveynlerin yaşam koşulları: Anne ve babanın ekonomik ve sosyal koşulları, çocuğa ne tür bir yaşam sunabilecekleri değerlendirilir.
Ebeveynlerin çocuğa sunduğu bakım: Mahkeme, ebeveynlerin çocuğa olan ilgisi ve çocuğun bakımıyla ilgili detayları inceler.
Psikolog raporları: Çocuğun psikolojik durumu ve hangi ebeveynle daha iyi bir ilişki kurduğuna dair raporlar, mahkemede önemli rol oynar.
10. Velayet Davalarında Geçici Tedbirler
Velayet davaları sırasında mahkeme, çocuğun korunması için geçici tedbirler alabilir. Bu tedbirler, davanın süresi boyunca çocuğun en iyi şekilde bakım altında tutulmasını amaçlar. Örneğin, dava sürecinde çocuğun geçici olarak kiminle kalacağı ya da hangi ebeveynin çocukla nasıl bir ilişki kuracağına dair kararlar verilebilir.
Geçici Velayet Kararları:
Davanın süresi boyunca çocuğun bir ebeveynle kalması,
Diğer ebeveynin çocuğu belli günlerde ve saatlerde görme hakkı,
Çocuğun eğitim ve sağlık masraflarının kimin tarafından karşılanacağına dair geçici düzenlemeler.
Geçici tedbir kararları, velayet davası sonuçlanana kadar geçerlidir. Dava sonuçlandığında, mahkemenin verdiği nihai karar doğrultusunda çocuğun velayeti belirlenir.
11. Türkiye'deki Güncel Uygulamalar ve Yargı Kararları
Türkiye’de velayet davalarıyla ilgili yargı kararları, zaman içerisinde gelişim göstermiştir. Özellikle çocuğun üstün yararının korunması yönünde alınan kararlar, ebeveynlerin durumlarından ziyade çocuğun iyiliğine odaklanmıştır. Türk mahkemeleri, son yıllarda ortak velayet uygulamalarını da göz önünde bulundurarak daha modern ve çocuğun menfaatine uygun kararlar vermektedir.
Örnek Yargı Kararları:
Küçük yaşta bir çocuğun annenin bakımına daha fazla ihtiyaç duyduğu gerekçesiyle anneye velayet verilmesi.
Annenin psikolojik sorunlar yaşadığı bir durumda, babanın daha uygun yaşam koşulları sunduğu gerekçesiyle babaya velayet verilmesi.
Ortak velayet kararı verilerek her iki ebeveynin de çocuğun bakımına katkı sağladığı bir örnek.
Türkiye’de velayet davalarına ilişkin içtihatlar, çocuğun korunmasına yönelik bir yaklaşımla şekillenmektedir. Bu nedenle, ebeveynlerin durumları yerine çocuğun menfaatleri ön planda tutulur.
Sonuç
Velayet davaları, çocuğun üstün yararını gözeterek yürütülen son derece hassas süreçlerdir. Mahkemeler, velayetin anneye ya da babaya verilmesi konusunda karar verirken çocuğun yaşı, fiziksel ve psikolojik sağlığı, ebeveynlerin yaşam koşulları gibi birçok unsuru göz önünde bulundurur. Ayrıca, çocuğun yaşam koşullarındaki değişikliklere göre velayet kararları tekrar gözden geçirilebilir.
Velayetin kime verileceği kararını belirleyen temel unsur her zaman çocuğun üstün yararıdır. Türk hukuku ve uluslararası sözleşmeler doğrultusunda mahkemeler, çocuğun sağlıklı bir ortamda yetişmesini sağlamak amacıyla kararlar alır. Velayet davalarında alınan geçici tedbir kararları ise dava süreci boyunca çocuğun korunmasını amaçlar. Mahkemelerin bu konudaki güncel uygulamaları, her geçen gün çocuğun haklarının korunması yönünde gelişim göstermektedir.
Comments